Selam herkese!!! Bu yazıda biraz uluslararası bir gezi rotası çiziyoruz. Üstelik sadece her hafta sonu iki gün içerisinde harcadığınız para ile bir ay boyunca geçinerek. “Kim peki bunu yapan kişi?” diyorsanız hemen sizi tanıştırıyorum. Ayda 140 dolara Dünyayı gezmek sloganı ile yollara çıkan bu arkadaşın adı Kutluhan. Kutluhan Özdemir’i seyahatinin 6. ayında tanıdım. Yanlış hatırlamıyorsam şu an seyahate başlayalı 2 yıla yakın bir süre oldu(Bu röportaj 2016’da yapıldı). Baktım ilk takibe aldığım süreden beri internet üzerinden konuşuyoruz. Dedim Kutluhan ben böyle böyle bir blog sitesi açtım. Bugüne kadar birçok sitede hakkında yazılar yayınlandı. “Bir tane de ben yapmak istiyorum” dedim ve sizler için Kutluhan Özdemir ile kısa bir soru cevap şeklinde yazı hazırladık. Umarım beğenirsiniz 🙂

Gezginler arasında parasız gezenler her zaman çok ilgimi çekmiştir. Ceplerine doldurdukları bir tomar parayla lüks ve turistik yerlere gidip anlatanlar benim için gezgin değil; sadece zengindir. Ama Kutluhan Özdemir gibi kafasında bir planı, cebinde üç kuruş parası ve bir dönüş bileti olmadan tek yön bilet alıp bilmediği diyarlara giden kişiler, işte benim için gezgin statüsüne sahip kişiler bunlardır! Kutluhan Özdemir’de çoğu gezgin gibi rotasına vizesiz olan Güney Amerika ülkeleri ile başladı. O da diğer gezginler gibi bu sisteme ve şehir hayatına hayır! dedi ve yollara koyuldu.
Hadi sorulara geçelim o zaman!

Dünyayı gezmeye nasıl karar verdin?
Dünya, insanın ruhunun ve bedeninin geçici olarak bulunduğu güzel bir yer. Her bir karışında, her bir toprağında insanın kendinden bir parça bulabileceği, kendini keşfedebileceği ve her bir anında mucizelerin yaşandığı evimiz. Sanırım ömrümüzün tamamını aynı yerde geçirmek insanın Dünya’ya ve ondan da öte kendisine yapacağı en büyük haksızlık olurdu. İnsan ruhunun onurlandırılması ve varlığımızın daha da anlamlandırılması için çıktığımız bu yolda, kendimi olan arayışım sırasında, doğal bir sonuç olarak doğdu Dünyayı gezme düşüncesi.

Bize kendini tanıtır mısın? Ama bloglarda karşıma çıkan tanımlamaların dışında anlatırsan sevinirim? Nerelisin, kaç yaşındasın? Öğrenci misin, mesleğin ne gibi bilgilerle beraber çocukluğunda da gezi merakın olup olmadığını anlatır mısın?
Merhaba, ben Kutluhan Özdemir. Adana da doğup büyüdüm ve hayatımın üniversiteye kadar olan kısmını bu şehirde geçirdim. Ardından üniversite eğitimi ve sonrasındaki bir kaç iş tecrübesi için 17 yaşında İstanbul’a taşındım. Matematik eğitimi aldım. Üniversite eğitimim devam ederken ve sonrasında olmak üzere bir kaç farklı iş kurma ve batırma deneyimim oldu. Kendimi bildim bileli içinde gezi merakı olan biriydim. İnsanin kendini, ruhunun derinliklerine yapacağı ve kendi özünü aramaya çıkacağı bu yolculuğun ilk adımlarının şehirlerden uzak sade bir hayat şekli ile ortaya çıkacağını düşünen biriyim.

Kendimi olan arayışım, beni Dünya’ya ve Dünya’nın en ücra köşelerinde ki insanların hayatlarını tecrübe ederek, deneyimleyerek yaşamaya itti diyebilirim. Tek başıma yaptığım ilk geziye 14 yaşında çıktım. Bir yaz dönemini Anadolu’nun köylerinde gezerek geçirdim, ardından birbirini izleyen yıllarda iki farklı zamanda Likya Yolu’nu ve Kral Yolu’nu yürüdüm. En temiz yüreği ile bana evlerini açan Anadolu insanlarını ve hayatlarını gördükten sonra, onların hayatlarının bir parçası olmak ve böylesine bir kültüre ait olduğumu bilmek bana ciddi şekilde mutluluk vermişti. Bunun sadece güzel Anadolu toprakları ile sınırlı kalmasını istemedim ve Dünyayı keşfetmeye, 30 haneli küçücük bir Anadolu köyünden bana evlerini ve sofralarını açan bir kaç insanla çay sohbeti yaparken karar verdim.

İlk yurt dışı gezimi bir konferansa katılmak için 19 yaşında Almanya’ya yaptım. Ardından defalarca kez Avrupa’da bulundum, Balkanlar’ı otostop yaparak geçtim. Bosna’nın dağlarında kamp yaptığım bir gece daha da uzaklara gitmeye karar verdim. O günden itibaren bunun için ciddi şekilde alt yapı çalışmalarına başladım. İngilizce dışında diller öğrenmek ve hayatımı, parayı en az şekilde kullanarak devam ettirebileceğim bir yol arayışına girdim. Şu anda 26 yaşındayım ve hayatımın 1,5 senesi kesintisiz olmak üzere hemen hemen 3 senesini yollarda geçirdim.

“Ayda 140 Dolara Dünyayı Gezmek” temalı gezine hangi tarihte başladın?
Çantamı sırtıma alıp güzel ülkemden ve evimden 2015 yılının Nisan ayında ayrıldım. O günden beri yollardayım.
Başlangıçta bir iki şehir diye düşünüp sonradan mı bu hali aldı gezin?
Yola süre sınırı olmadan, bir gün “Tamam artık durmak istiyorum.” diyene kadar devam etme düşüncesi ile çıktım. Şu an hâla devam ediyorum.

İlk yolculuğun nereye oldu?
İlk yolculuğumu Güney Brezilya, Sao Paulo şehrine yaptım. Aslında kişisel bir seçimden daha çok şartların en uygun olduğu yer olması benim için büyük bir tercih sebebi oldu. Üstelik uçak biletinin en ucuz olduğu şehirdi. Yolculuğa başlamadan önce İtalyanca ve İngilizce biliyordum. Güney Brezilya’da konuşulan Portekizce, İtalyanca’ya gayet yakın ve anlaşılabilir bir Portekizce. Tüm bunları göz önünde bulundurarak çantamı aldım ve 1 Nisan günü yola çıktım.

İlk başlarda paran var mıydı? Paran bitince mi ihtiyacın doğrultusunda çalışmaya başladın?
Uçak biletimi aldıktan sonra cebimde 2.000 TL(Yaklaşık 700 dolar) vardı. İnsanlarla konuşarak para karşılığı değil de yatacak yer ve yemek karşılığı onlara yardım etmeye başladım. Doğrusu bunu çalışma olarak görmüyorum, aksine onların hayatına dahil olmak ve buradaki insanlar gibi yaşamak nihai amacımdı ve gezinin temeli bu düşünce ile atılmıştı.
Nasıl para kazanacağım konusunda o günlerde hiçbir fikrim yoktu. Tek şansım konaklama ve yiyeceğe para harcamadığım için günlük masrafımın sıfır oluşuydu. Daha sonraları fark ettim ki dünyayı gezmek için ihtiyacım olan şeyler cesaret, insanları sevmek, iyi niyet ve düşünceler ile hareket etmek ve kararlı olup vazgeçmemekti.

Bugüne kadar ne gibi işler yaptın?
Hostelde resepsiyonda çalıştım.
Hostelde turistlere sörf tahtası, sörf kıyafeti ve bisiklet kiraladım.
Şeker kamışı ve hindistan cevizi toplayıp suyunu sattım.
Tarlada çalıştım.
Boya, badana işleri yaptım.
İngilizce ve İtalyanca özel ders verdim.
İngilizce, İtalyanca ve İspanyolca çeviri yaptım.
Taş taşıdım.
Kuru tuvalet yapımı üzerine seminer verdim.
Para bozdurmak isteyen turistlere komisyon karşılığında para bozdurdum.
Peynir ve dondurma yaptım, keçi sağdım.
Doğal materyaller ile evler yaptım ve bunun seminerlerini verdim.
Çocuklara İngilizce öğrettim.
At bakıcılığı yaptım.
Doğal tarım ve permakültür çiftliklerinde çalıştım.
Web tasarımı yaptım.
Amazon kabileleri ile balık tutup sattım.
Arada unuttuklarım olduğunu düşünüyorum 🙂

Hangi ülkelere gittin ve şu an hangi ülkedesin? Gezmeye devam edecek misin?
Tüm Avrupa ve Balkan ülkelerini gezdim ve bir süre sonra Güney Amerika’ya uzunca bir zaman geçirmeye geldim. Brezilya, Paraguay, Uruguay, Arjantin, Şili, Bolivya, Peru, Kolombiya ve Panama şu ana kadar Güney Amerika’da bulunduğum ülkeler. Yaklaşık 3 hafta önce de daha önce hazırlamış olduğum doğal tarım projesinin kabul edilmesi ve Avrupa Birliği’nden bir hibe desteği almam dolayısıyla Avrupa’dayım. Avrupa kültürüne mensup insanların ne yazık ki öncelikle kendilerinden ve ardından diğer insanlardan uzak bir toplum olduğunu görmek çok zor değil. Bir süre- en azından projenin temellendirilmesi ve gelişmesi süresince – Avrupa’da olacağım ve ardından Asya kıtasına geçmeyi düşünüyorum. Moğolistan ile başlayıp Japonya’ya kadar adım adım keşfetme düşüncesindeyim.

Yemek konusunda sıkıntı yaşadın mı? Aç kalıp kalmamakla ilgili değil sorum. Kültürel ve dini olarak yemek kültürüne uygun yemekler bulabiliyor musun diye soruyorum.
Yemek konusunda hayata baktığım şekilde bakıyorum. Sade, doğal bir yemeğin vereceği tadı başka hiç bir şeyde bulamayacağımı biliyorum. Besinlerim genelde tahıl, sebze ve meyve ağırlıklıdır. Fırsat buldukça balık da tüketiyorum. Et, süt, şeker vb gibi maddeleri tüketmediğim için şu ana kadar beslenme konusunda kültürel veya dini olarak bir problem yaşamadım.

Yedikten sonra “Ben demin ne yedim?” diyerek hayatı sorguladığın en kötü ve en iyi yemek hangileriydi?
İyiden ziyade iki en kötü yemekleri söyleyeceğim 🙂
1. Timsah
2. Eşek testisleri 😀

“Ayda 140 Dolara Dünyayı Gezmek” adı nereden geliyor peki?
Geziye başladıktan birkaç ay sonra tüm harcamalarımı incelediğim zaman ayda ortalama 140 dolar ile dünyayı gezdiğimi farkettim. Kendi kendine ortaya çıkan doğal bir süreç sonucu oluşan harcama miktarım 140 dolardı. Ben de bunu insanlarla paylaşmaya karar verdim ve 140 dolar isminin çıkış noktası da budur.

İlk 9 ayda aylık ortalama harcaman 140 dolardı. Değişme oldu mu yoksa hala 140 dolar mı?
Şu günlerde harcamalarım neredeyse sıfır diyebilirim. Pazarda satıcılık yapıyorum. Bunun karşılığında kalacak yer, yeme, içme dahil her şeyi iş verenim karşılıyor.
Yanlış hatırlamıyorsam ilk gittiğin zamanlar genelde pirinç yiyordun. Şu an ne durumdasın?
Pirince hâla devam, tahılsız bir beslenme düzeninin sağlıklı olduğunu düşünmüyorum.

En çok hangi ülkeleri sevdin?
Sanırım tüm Dünya. Her bir köşesinde insan kendisinden ve ait olduğu bu topraklardan bir şeyler buluyor. Ama coğrafi sınırlardan öte Amazon bölgesini ve Karayipler’deki tropikal iklim kuşağı şu ana kadar en çok beğendiğim yerler oldu diyebilirim. İnsanın, doğanın en güçlü halini görmesi ve o var oluşa bakarak o mucizeyi tecrübe etmesi bambaşka bir duygu.

Unutamadığın anıların oldu mu? Aklına en çok yer edeni anlatır mısın?
Panama-Kolombiya sınırında geçirdiğim 1 ay hayatımın en unutulmaz zamanlarıydı diyebilirim. 200 kişinin yaşadığı, en yakın medeniyet belirtisinin 2 saat tekne yolculuğu uzaklıkta olduğu küçük bir balıkçı kasabası ve etrafı tahmin dahi edemeyeceğiniz kadar çok hayvanlarla dolu orman…
Her gün güneş doğarken puslu havanın yavaş yavaş aydınlandığı o tan kızıllığında su pınarlarından su taşırken ve her aksam üstü güneşin önünüzde çarşaf gibi uzanan denize kararıp veda ettiği saatlerde bir küçük maymun ailesinin yanımdaki mango ağacına gelmesi ve o güzel cıvıltılar eşliğinde karınlarını doyurması sanırım aklımdan çıkamayacak kadar güzel anılar bıraktı bende.

İnsanların en merak ettiği konulardan biri vize olacaktır. Güney Amerika için vize sıkıntımız yok. Peki kalacağın süre sınırı gibi engeller var mı? Ayrıca İtalya’ya geçmene ve uzun süreli oturma izni almana senin adına çok sevindim. Yolun açık olsun ey cesur ve çalışkan insan!
Güney Amerika’da genelde ülkelerde 3 ay kalma iznin var ama giriş/çıkış yaparak bir üç ay daha uzatma şansın var. Niyetim en kısa zamanda Portekiz’e yerleşmek. Ama bakalım nasıl şekillenecek…
Ülkeler arası nasıl geçiş yaptın? Bürokratik problemler oldu mu hiç?
Genelde ulaşımımı en ucuz olacak şekilde yapıyorum. Bu kimi zaman tren yolculuğu, kimi zaman otobüs, kimi zaman ise otostop ile oluyor. Ülke geçişlerinde de genelde bu yöntemlerden birini kullanıyorum. Yolda olduğum bunca zaman boyunca hiç bir bürokratik engelle karşılaşmadım. Hatta bir çok insan soruyor vize işini nasıl yapıyorsun diye ama belirtmeliyim ki Güney Amerika’daki hiç bir ülke bizden vize istemiyor. Hatta Orta Amerika’daki çoğu ülkeye de vizesiz gidebilirsiniz. Keza bu durum Asya ülkelerinin bir kısmı için de geçerli.
Birkaç sefer Panama’ya pasaportum olmadan giriş çıkış yaptığımı da belirtmek isterim.

Workaway gibi çalışma karşılığında yemek ve konaklama olan sistemler kullandın mı?
Workaway, Helpx ve Wwofing her daim kullandım.
Buralara ya da ailene özlem duyuyor musun? Annen başta neler düşündü? Türk annesi bu, sürekli merak eder sonuçta.
Hangi annenin yüreği razı olur böyle bir şeye. Zor oldu tabii ki oturup konuşmak, bunları anlatmak. Ama o da gönülsüz de olsa kabul etti diyebilirim, şu anda gerçekten ailemi ve annemi çok özlediğimi fark ediyorum, neredeyse 2 yıldır ayrıyız.

Neden sponsor vs. gibi şeyler kabul etmediğini bunu okuyan kişilere tekrar açıklayabilir misin?
Başlarda benim de niyetim ulaşabildiğim maksimum insana ulaşmaktı. Ama zamanla anladım ki insanlar ile alıp vereceğim şeyler çoktan tükenmiş. İnan hiç bir beklentim yok. Yani insanlar takip etsin, beğensin, sponsor bulayım, para kazanayım vs. hiç umurumda değil. Bu yola başlarken niyetim gezip sponsor bulmak değildi. Kafamda hep insanlara başka türlü bir hayatın mümkün olduğunu göstermek istiyordum. Sabah 8, aksam 5 işe gidip gelerek yasamak değil de; özgürce, dilediğince yaşamak…
Zamanla anladım ki gezi bloglarının da televizyonda yayınlanan saçma sapan dizilerden, şovlardan farkı yok. İnsanların hiçbir şey umurunda değil. Biraz ilgisi olan da şöyle bir iki fotoğrafa bakıyor; o kadar. Kısacası vazgeçtim. Şu saatten sonra tek dileğim bir parça toprak alıp kendi cennetimi yaratıp orada huzurluca yaşamak, insanlarla herhangi bir alışverişim kalmadı sanırım.

Ofis ve düzenli iş hayatı insanı çoğu zaman bitiren bir durum. Belki de 3-4 saatte bitirebileceğimiz bir iş için sistemden ötürü tüm gün ofiste olmak, önemli her anı, güzel güneşli bir havayı kaçırmak, dışarı çıkmak istemek ama çıkamamak, sürekli dört duvar arasında hapisteymiş gibi kalmak gibi özelliklere sahip günümüz iş hayatını aşağı yukarı biliyorsundur. Ben de baya yerden yere vurdum. Türkiye’ye dönsen ve İstanbul’da sabah 9 akşam 6 olan ofis hayatına başlasan sence neler hissedersin? Bu kadar özgürlükten sonra kendine bunu yapmanın düşüncesi bile korkunç değil mi?
Bu saatten sonra öyle bir hayat yok benim için. İlk fırsatta kendi toprağımı alıp doğanın içinde huzurlu bir şekilde yaşamayı düşünüyorum..
Diğer Gezgin Röportajları için Tıklayınız.
Kutluhan artık doğal tarım ile ilgileniyor. Bu nedenle sosyal medya hesapları bunun üzerine 🙂
Kutluhan Özdemir’in Ayda 140 Dolara Dünyayı Gezmek Facebook Sayfasına Buradan Ulaşabilirsiniz.
Kutluhan Özdemir’in Ayda 140 Dolara Dünyayı Gezmek Instagram Sayfasına Buradan Ulaşabilirsiniz.
Kutluhan Özdemir’in Ayda 140 Dolara Dünyayı Gezmek Blog Sayfası ve En Çok Sorulan Sorulara Verdiği Yanıtlar ise Burada.
Umarım Ayda 140 Dolara Dünyayı Gezmek Röportajını Beğenmişsinizdir! Yorum Bırakmayı Unutmayın 🙂
Savageandfree.com’da 29.11.2016’da yayınlanmış olan röportajımızdır. Savageandfree.com’u kapandığı için röportajlarımızı buraya taşıdık.
One comment on “Ayda 140 Dolara Dünyayı Gezmek – Kutluhan Özdemir”