Şehir hayatının yoğunluğundan ve gürültüsünden sıkılan İpek ve Hakan, yeni güzellikler, yeni yerler, farklı yaşantılar ve hayatlar görmek için yollara düşmüşler. Bu güzel deneyimleri boyunca başlarından geçenleri kısaca bizlere anlattılar. Bu eğlenceli röportajı umarım seversiniz!
Kısaca kendini bize tanıtır mısın? İlk olarak nasıl çıktınız yola, hangi fikirle çıktınız, kafanızdan geçen düşünceler neydi? İlk gideceğiniz şehre neye göre karar verdiniz?
Biz İpek ve Hakan. Dünya turuna çıkmadan önce reklam ajansında çalışıyorduk. Hakan art director ben de sosyal medya uzmanı olarak çalışıyordum. Birçok kişi hayatlarından biraz sıkılmış durumda, en azından bizim çevremizde. Çok basit ve anlaşılabilir nedenleri var. İnanılmaz bir trafiğin ortasında, evlerimize kavuşabilmek için yollardaki insan kalabalığıyla ve sonsuz araç çılgınlığıyla mücadele veriyoruz. Doğaya çok açız. Bir yeşillik bulsak da kendimizi ağaçların altına atsak diye hafta sonu Belgrad ormanına gidelim, yok boğaz manzaralı mekanlara gidelim diye planlar yapıyoruz. Ay bir de o aşırı gürültü. İstanbul’da sabah sabah işe giderken adamların ortasına girip ‘’durun kavga etmeyin, bakın arkanızda trafik oldu, sabah sabah ayrılın!’’ diye bağırdığımı çok biliyorum. Hepsinden çok sıkılmıştık. Bir de gezmeyi çok seviyoruz tabii.
Evlenmeye ilk karar verdiğimizde, ev kuralım, pembe panjurlu evimiz olsun düşüncesinde olmadık hiç. 🙂 İşte fırsat! Hadi büyük bir çanta alalım da altın paramızla yollara düşelim dedik. Tabii daha çok altın bekliyorduk o ayrı. 🙂 Ne kadarla çıktığımız diğer sorularda. Sürpriiiiizzz. 🙂 İlk rotamızı da şöyle seçtik. Avrupa’ya zaten sık sık seyahat ediyorduk. Kolay ulaşılabilir olmayan ya Asya ya da Amerika olacaktı. Amerika çok pahallı onu sona bırakalım dedik. Kültürünü asıl görmek istediğimiz Asya’yı seçtik. Endonezya’dan başlamıştık ve bayıldık ama ilk başlangıç şehrimiz Jakarta tam bir fiyaskoydu. 🙂

Çift olarak gezmenin avantaj ve dezavantajları var mı?
İpek: Çift olarak gezmek bazen avantajlı, bazen değil. Kadın başına yola çıkıyorsan, herkes daha çok yardımcı olmaya çalışıyor. Hemen Türk kafası düşünmemek gerekiyor. Ay taciz, ay tecavüz, ay ölüm. Kadın başına yollarda olan çok kişi var. Çok da güzel başarıyorlar. Örneğin Japonya’da, evler minnacık, arabalar minnacık 2 kişiyi kabul edemiyorlar ve genellikle sizden korkuyorlar. O yüzden kadınlara karşı daha korumacılar. Tek kişinin ev ve otostop için araba bulması daha kolay yani. Avantaj olarak da, yolda başına birçok olay geliyor ve iki kişi birbirine çok iyi moral veriyor. Benim için bir başka avantaj da, yemek konusunda inanılmaz gıcığım. Heves edip bir şey alıyorum, yiyemeyince Hakan yiyor. Böylece israf olmuyor! 😀 Tabii bir de Hakan yanımdayken kendimi daha güvende hissediyorum.
Hakan: Çift olarak gezmek bence daha avantajlı. Çünkü her zorluğu ve her güzel anı paylaşacak bir yol arkadaşının olması daha güzel. Benden örnek vermek gerekirse, plan yapma kabiliyetim 0. ☺ Burada direkt İpek devreye girip neredeyse bütün rotamızı çıkartıyor.
İpek: Ama kaybolduğumuz çok oluyor. 😀
Hakan: Ben de mali işlere bakıyorum. O işlerde de İpek kötü. Özet geçmek gerekirse, biz turumuzu birbirimizi tamamlayarak devam ettiriyoruz.

Parça parça mı yoksa tek seferde uzun süreli mi seyahate çıkıyorsunuz? Uzun süreli çıkıyorsanız maddi durum nasıl oluyor? 🙂 Para biriktirip mi yoksa freelance mi çalışıyorsunuz?
İpek: Şu an uzun süreli bir seyahatteyiz. İşlerimizden istifa ettik, evi bozduk, eşyaları sattık, borçlarımızı kapadık. ☺ Ve tabii hedefimiz düğün parasıyla yola çıkmaktı. Ama hem düğüne harca, hem borçları kapat, hem dünya turu için çanta vs gibi malzemeler al derken sadece 10 bin TL paramız kaldı. Düşünün yani 5 bin Hakan’a düşüyor, 5 bin bana. Ama kalacağın yer belirsiz, rotan belirsiz. Flu bir yola çıkıyorsun. Bu biraz cesaretti bence.
Hakan: Tura başlamadan önce Couchsurfing’de kalırız, Workaway’den iş buluruz, otostop çekerek ilerleriz gibi hayallerimiz vardı. Bunları az çok gerçekleştirdik. Bu sayede bu 10 bin TL bizi bir süre götürdü. Ama sonrasında Freelance işler alarak ilerlemeye başladık. Ben web site tasarımı, app tasarımı, logo tasarımı işleri alıyorum. İpek de web site metinleri yazıyor ve sosyal medya işi alıyor. Bu da turumuzu daha farklı şekillendirmemize neden oldu. Mesela Kyoto’da 2 gün kalacaksak, 2 gün iş için kalalım, 2 gün de gezelim gibi ayarlıyoruz. Her bir ülkede işi bitirip, sonraki ülkeye devam ediyoruz. Normalde 2 ayda paramız bitmişti ama bu sayede 2 ay daha turu uzatabildik.

Konaklama, ulaşım, yemek gibi ihtiyaçları ucuza getirmek için çaba sarf ettiniz mi? Ettiyseniz bunlar nelerdir? Bu konularda okuyuculara tavsiyeleriniz var mı?
İpek: Konaklama için kesinlikle Couchsurfing! Her çeşit evde kaldık. Bali’de havuzlu bir villada, Kuala Lumpur’da plazada, Yogyakarta’da bir odada 4 kişi uyku tulumlarımız ve matlarımızla (Almanlarla kalmıştık.) Japonya’da bir kızın evinde geleneksel futonlarda… Hepsi muhteşem deneyimlerdi. Çünkü onlar gibi yaşıyorsun. Üstelik bedava! 🙂 Onun dışında bir dönem aynı anda 2 freelance iş almıştık ve 3-4 günde bir yer değiştirmekten çok yorulmuştuk. Bu nedenle Workaway’den bir iş bulduk ve 3 hafta bedava konaklama ve yemek karşılığında yeni açılacak bir otelin tanıtım işlerini yaptık. (logo, sosyal medya vs.) Günde sadece 4 saat çalıştık. Tabii sonra işler biraz karıştı. Otelin Amerikalı şefi, kasayı patlatıp, kaçtı. Otel sahipleri de çok tatlı insanlardı. ‘’Durun tamam üzülmeyin biz size bir omlet hazırlayalım’’ dedik. Akşam oldu, ‘’tamam ya bir karnıyarık yapalım biz size’’ dedik. Derken bir baktık şef olmuşuz. Otele konaklamaya gelenlere yemek yapmaya başladık. Bir gece otel sahibi 15 kişiye yemek yapmamızı çok iyi şef olduğumuzu söyledi. Konuklardan biri restoranında şef olarak çalışıp çalışamayacağımızı sordu. Tabii ki de hayır dedik. 🙂
Hakan: Konaklamayı İpek’in dediği gibi bir de tabii hostellerde konaklayarak çözdük. Ulaşım için de, olabildiğince otostop çekip ücretsiz seyahat etmeye çalıştık. Asya’da otostop tamamen şans. Bazen elimizi kaldırdığımız gibi 2-3 araba duruyor. Ama genel olarak İngilizce bilmedikleri için durum biraz karışabiliyor. O yüzden mutlaka elinizde bir harita olmalı onlara gösterebileceğiniz. Asya’lılar sizi anlıyor gibi görünüyor ama çoğu zaman aslında hiç anlamıyor. 🙂 Onun dışında ucuz otobüs ve uçak biletleri kovaladık. Asya’da zaten ülkelerarası geçişlerde otobüs ve trenler çok pahallı değil.
İpek: Yemek işi bana çok önemli geliyor. Çünkü sürekli yoldasınız. Biz gece otobüsüyle seyahat edip her gezgin gibi konaklama parası vermekten kaçanlardanız. Haliyle bağışıklık sistemin düşmeye çok müsait. O yüzden hostelin mutfağını, evinde kaldığın kişinin mutfağını yakalayınca yapıştırıyoruz Türk yemeğini. 😀 Hem daha ucuz, hem daha lezzetli ve sağlıklı. Marketlerde mikrodalga fırınlar var, tabldot gibi yemekler satılıyor. Onları da 2 dakika ısıtıp yiyebiliyorsun. Bu şekilde tasarruf edip, sonra haydi geleneksel yemeklerini deneyelim deyip tasarruf ettiğimiz parayı yerel restoranlara gömüyoruz. 😀

Şu ana kadar nerelere gittiniz? Gittiğiniz yerlerden en favori yerlerinizi bizimle paylaşabilir misiniz? Neden oraları çok sevdiğinizi de söylerseniz süper olur. Aynı şekilde beğenmediğiniz yerleri de öğrenebilir miyiz?
İpek: Endonezya, Malezya, Singapur, Tayland, Kamboçya, Japonya gittiğimiz ülkeler. Ama şehirler çok fazla saymadık. Benim üç favorim var şimdiye kadar.
1. Bali. Orada bir yazlığım olsun istiyorum. 🙂
2. Singapur. Herkesin yaşantısından memnun olduğu, gelişmişlik harikası bir ülke/şehir.
3. Japonya Nara. Saat 6’da ölü şehre geçiyor. Açık bir yer bulamıyorsun ve ıssızlaşıyor her yer. Ama gündüz mükemmel. Doğasına hayran kalıyorsunuz. Aralık ayında doğanın renkleri büyüleyici. Geyiklerle yürüyüş yapın Nara’da. 🙂

Hakan: Ben Kamboçya dışında her yerden keyif aldım. Kamboçya’da Siem Reap dışında bir de başkenti Phnom Penh’de kaldık. Asya’nın her yerinde sinek var ama beni tedirgin eden Kamboçya’daki sinekler ve inanılmaz pis oluşuydu.
İpek: Ben bazen nefes alırken, hastalığı içime çekiyor gibi hissettim. Bunu en iyi Tayland – Kamboçya sınırından karayolu ile geçen biri anlar.
Hakan: Bu arada Kamboçya’ya gitmeyin demiyorum. Tarihin en eski tapınağı olan Angkor Wat’ı kesinlikle görmelisiniz. Sadece uzun süre kalınacak bir yer pek değil.

İpek: Bir yandan da 30 bin TL’lik maaşını bıraktı Kamboçya’da yaşıyor. İşinden istifa etti adada bakkal açtı diye haberler vardı bir ara. Bu Türklerin hepsi Kamboçya’nın Koh Rong adasında. Türk adası bildiğiniz. ☺
Hakan: Bir ülkede yapılabilinecek çok fazla şey var. Ya da bunu sen yaratabilirsin. Bu yüzden sevip sevmemek göreceli bir kavram, gidip görülmeli.
İpek: Ve kültür deyince bence ilk akla gelen yer olması gereken Japonya. Daha 4 gün oldu geleli. Osaka’ya, Nara’ya gittik. Şimdi de Kyoto’dayız. İnsanlar inanılmaz duyarlı ve tatlı. Kendi kültürlerini çok iyi koruyorlar ve yaşatıyorlar. Yapılacak şeyleri tek tek yazmak istemiyorum burada. Yoldaolmak.com gibi çok iyi bir sürü blog yazısı var. Oralardan bakarsınız zaten. Ama chopstick yarışmasına katılmak, kimono ve sumocu kıyafeti giymek, bisikletle geyiklerin arasında ormanda gezmek, enfes tapınakların karşısında oturup sevdiceğinle piknik yapmak bana çok iyi hissettirdi.

Bugüne kadar çok farklı ya da değişik deneyimler elde etmişsinizdir. Başınızdan geçen unutamadığınız güzel ve kötü anılardan bazılarını bizlerle paylaşabilir misiniz?
İpek: Bu soru en sevdiğim soru. Başımıza çok fazla şey geldi hangisini önce anlatsam seçemiyorum.
Olay 1: Bali’de motorla gezerken (motor kiralamak 3 günlük 25 TL ve ehliyet sormuyorlar) bir akşam vakti, Hakan moturu kullanıyor, ben de navigasyona bakıyordum. Yanımıza bir motorlu hızla geldi. Benim elimden telefonu çekiştirmeye başladı. Ben dengemi kaybedince telefonu bıraktım ve Hakan’a tutundum. Adamlar hızla gitti. Hakan da yakalamak için gazı körükledi ama baktık savrulucaz bıraktık. Ve böylece daha 6 ay önce aldığım iPhone’um gitmiş oldu. Telefonu kilitlemek vs de işe yaramadı.
Olay 2: Singapur’da robotla sohbet ettik. Efsaneydi!!! (Singapur art science museum future world)
Olay 3: Ben Oppo marka yeni telefon aldım ve onu da çaldılar! Kimin çaldığını biliyordum. Kamboçya’da otobüs muavini çalmıştı. Adama telefonumu ver diye ağladım. Anlamamazlıktan geldi. Otelimin ismini yazıp adama verdim, vicdana gelir de getirir diye. Ertesi gün Gmail’in telefonumu bul özelliğinden adamın yerini tespit ettik. Tam da dediğim gibi o adam çalmıştı ve artık elimizde kanıt da vardı. O sırada Workaway sayesinde gönüllü olarak bir otelde çalışıyorduk. Otel sahipleri biz de geliyoruz dedi. Adam dövmek gerekir belki deyip yanımıza ekstra adamlarda aldı. 🙂 Telefon başka bir otobüs terminalini gösteriyordu, adam muhtemelen diğer şehre gidecekti. Terminalde otobüs ve otobüs şoförlerinden başkası yoktu. Otobüse girdik. Hakan bir tanesinin eşyalarını dağıttı, yakasından tutup dışarı çıkardı. Ben de bağırmaya başladım. ‘’Sizi takip ediyorduk. Telefonumu çaldığınız elimdeki bilgisayarda yazıyor. Bak senin lokasyonunu gösteriyor. İşte bu teknoloji! Polisler yolda geliyor. Hapse giriceksiniz!’’ Otobüsün perdeli gizli bir alanında da benim ağladığım adam yatıyormuş. Onu gitti uyandırdı. O adam da ‘’polis gelmesin tamam vericem telefonu’’ dedi arkasından çıkardı telefonumu verdi. ‘’Ben sana ağladım şerefsiz’’ diye bağırdım yine adama. 😀 Tabii polislere her şeyi gösterdik. Hapse falan girmediler ama ceza ödediler.

Hakan: Tura ilk başladığımız zamanlarda o kadar dolandırmaya çalıştılar ki bizi, artık biri bize dönüp “hello” dediğinde oradan hızlıca uzaklaşamaya başlamıştık. Asya’da sistem biraz böyle herkes sizi dolandırma çalışıyor. Ama tabii iyi insanlar da var. Birinci haftamızda Jakarta’dan Yogyakarta’ya geçtik. Saat sabahın dördü. Uykusuzduk, inanılmaz soğuk bir tren yolculuğu yapmıştık, (koku yüzünden klimalara abanıyorlar) hala titriyorduk trenden indiğimizde. Couchsurfing’den bulduğumuz kişi de o saatlerde uyuduğu için biraz sokakta kaldık, açık hiçbir yer yoktu. Tren istasyonunda yanımıza mükemmel adam Thomas geldi, önce bizimle internetini paylaştı. Sonra bize tuk tuk tuttu evine onunla bıraktırttı. Uyuyalım dinlenelim diye odasını verdi, uyumadı alışverişe çıktı sofralar donattı. En son Uber account’undan bize araç çağırdı ve uğurladı. Bu adam olmasaydı bu ilk haftayı atlatamazdım. Jakarta sonrası insanlar çok kötü diye düşünürken Thomas’la tanışmak beni yeniden umutlandırdı diyebilirim. Şehir insanı mutsuzluğu mudur bilmem ama Jakarta’da herkes mutsuz, suratsız ve dolandırıcıydı. Bu durum bizi çok kötü etkilemişken yeniden turumuza sımsıkı sarılıp hala iyi insanlar var bee dedirten bu olayı yaşadık.
İpek: Ayyy size canım gurumu anlatmadım. Kuala Lumpur’da biz ilk başta couchsurfing bulamamıştık. Paralı kullanmadığım için talep gönderme hakkım kısıtlıydı. O yüzden “open request” diye bir şey var. Genel bir ilan paylaşıyorsun. Oraya yazdım bizi biri evine alsın diye. 🙂 Sikh (Sikh’in ne olduğunu öğrenmek için tıklayın) adam Palley döndü, bana gelin diye. Kendisi IT’ci, aynı zamanda Sikh müzisyen yani dini müzikler çalıp, söylüyor. Hayatımda ilk defa Sikh bir adamla tanışmıştım ve ilk başta çekimserdim evinde kalıp kalmama konusunda. Ama sanırım bir daha asla onun gibi birini tanıyamayacağım. Çok etkilendim! Hem bize evini açtı, hem de bize asla ama asla bir şey ödetmedi. Sabah dışarda kahvaltı yaptık, o ödedi. Akşam dışarda yemeğe gittik, o ödedi üç gün boyunca. Evinin kapısının kilidini bozduk. 🙂 Hayır üzülmeyin çok eskiydi zaten dedi. Ödeyelim dedik onu da ödetmedi. Dinim gereği ben kimseyi üzemem ya da üzülmelerine neden olacak bir şey yapamam diyor. Ve bunu gerçekten uyguluyor! Bunu kanıtlayacak o kadar çok hikayesi var ki. İş arkadaşıyla tanıştık, o da Palley’e hayran. Çok iyi biriydi, Hint dansı öğretti, vejetaryen olmak istememi sağladı. Hala konuşuyoruz. Hatta kendisi şu an Kuşadası’nda. 🙂

Ne kadar süredir geziyorsunuz? Tek seferde en uzun seyahatiniz ne kadar sürdü? Sizce farklı kültürlerde böyle uzun süreli seyahat etmenin ne gibi avantaj ve dezavantajları mevcut?
İpek: İşten kaçıp kaçıp geziyorduk 3 gün, 4 gün, 5 gün. Ama yetmiyordu. Bu uzun soluklu seyahatimizin dördüncü ayındayız. Böyle uzun soluklu çıkmanın en güzel yanı, canın ne isterse onu yapıyorsun, nereye gitmek istersen o an karar verip, yola çıkabiliyorsun. Üç günlüğüne gittin çok beğendin hadi bir hafta daha kalalım diyebiliyorsun.

Hakan: Uzun süreli olması bir şeyleri sindire sindire yaşamamızı sağlıyor. Bu da seyahatten keyif almamızı sağlıyor.
Dezavantajı da tabii ki özlem. Arkadaşlarını, aileni her istediğinde görme fırsatın olmuyor.
Yediğiniz en kötü, garip ve en güzel yemekler hangileriydi? İçeceklerde olabilir?
Hakan: Bizim favori içeceğimiz coconut oldu. Asya’da her gün coconut suyu içip, içindeki beyazlarını da kaşıkla yiyorduk. Harikaydı!
İpek: Ben Asya’da genelde aç kaldım. Sikh Palley beni Malezya’nın en güzel vejetaryen restoranlarına götürdüğü için enfes yemekleri bir tek orada yiyebildim. Nature’s Vegetarian Restaurant. Hatta üç gün kaldık, üç gün boyunca her gün oraya gittim. 🙂
Hakan: Asya’da çok beğendiğim bir yemek olmadı. Sadece komik olan, durian diye bir meyveleri var. Kapalı alanlarda o meyveyi yemek yasak. Tehlikeli madde afişlerinde o meyve var. 😀 Eldivenle tutuyorlar, efsane kötü kokuyor. Tadı da korkunç ama Asya’lılar bayılıyor. Zevk meselesi. Onun dışında timsah, yılan eti vs gibi şeyleri de denedim, güzellerdi. Ama hala favorim türk mutfağı. 🙂

Gördüğünüz yerleri; en ilginç, en kötü, en harika, en el değmemiş, en kalabalık, en sakin gibi ayırsak bunlardan hangilerini bizimle paylaşmak istersin?
En ilginç ve en harika: Endonezya’da Bromo Dağı, İjen Krateri, Borobudur, Banyuwangi’de Kopi Luwak yerleri (Misk kedisinin dışkıladığı kahveyi içmek ilginçti.), Bali Canggu (surf için).
Bence Tokyo’da çok ilginç olucak ama birkaç güne göreceğiz. 🙂
En el değmemiş yerler için yine Endonezya.
Tayland Uzun Boyunlu Kadınların Köyü (İlginçti ama üzüldük).
Nara Park Japonya, en harika ve en sakin <3
Singapur, gelişmişliği görüp büyülenmek gerek.
En kötü: Tayland Chiang Mai’de fillerin üstünde gezi düzenleyen yerler! Kamboçya Phnom Penh (Çalışmak için gitmiştik başka bir olayı yoktu.)

Yola çıkacak olanların genelde en büyük korkusu maddi konular. Bu seyahatlerin size göre masrafı nasıl? Çok bütçeler gerekiyor mu? Artık günümüzde ucuz gezmenin yolları çok tabi ki ama insan genede merak ediyor. En büyük masraf yaratan konular neler oluyor?
Dünya turuna çıkan herkes ‘’Ayyy yola çıkın gerisi gelir, çok kolay ne var herkes yapar. Ayyy bileklik satarsın, otostopla bedava bedava’’ diyor. Yok öyle bir dünya. Evet bedava konakladık, otostopla gezdik, gönüllülük işleri bulduk, eşyalarımızı yolda satmayı da denedik. Çoğu zaman tek öğünle gezdik. Ama gezmek kolay değil. Şu ana kadar iki kişi 31 bin TL para harcadık. Söyleyebileceğim en net şey, planlarınız her zaman tutmayacak.
‘’Asya’lılar ne kadar da mutlu bu fakirlikte, mükemmell! ‘’ hayır mutlu değiller. İnsanların gülüyor olması inanın onları her zaman mutlu yapmıyor. Yatacak yerleri yok. Instagram’da ‘’aynebilim’’ hesabını takip ederseniz. Ayn, Türkiye’den Kamboçya’ya ölüm tarlalarının karşısındaki köye geldi ve aşevi kurdu. Türkiye’den gelen bağışlarla da buradaki insanların bir çatısı bir yuvası olsun diye uğraşıyor. Uzaktan bakınca her şey çok tatlı görünüyor ama işin içine girince öyle değil. Sosyal medya çok az olumsuzlukların yansıtıldığı bir mecra.

Mutlaka bedavaya getirdiğin, ucuza kaçtığın şeyler olacak. Ama uzun süreli bir yolculukta hiç bilmediğin yerlerde her zaman bir B planın olmak zorunda. Dünya turuna çıktım şu kadar ülke gördüm, şu kadar şehir gördüm diyenler kaç müze, kaç tapınak gördü, kaç kültürel aktiviteye katıldı önce onu bir anlamak lazım. Angkor Wat’ın girişi 37 dolar arkadaşlar! 🙂 Senin dünya turu anlayışın ne onu bilmen lazım. Bu yüzden dünya turuna çıkacak olanlar ilk olarak görmek istediği yerleri listelemeli ve bunun maliyetlerini araştırmalı. Her gün sokakta yatıp, insanların artığıyla beslenip, hiçbir aktiviteye katılmıyorsak, orda bulunuyor olmamızın bizim için hiçbir anlamı yok. O zaman tatillerimizde gelirdik daha hayırlı olurdu.
Biz o yüzden yola çıkın, devamı gelir diyemiyoruz. Nelerden fedakarlık edebilirsin? Önce kendinize bunu sorun. O yüzden maliyeti düşünüp, korkanlar evet çok haklı. İyi bir planlama, iyi para biriktirme, couchsurfing, workaway, otostop, ucuz hosteller ile biraz olsun üstesinden gelebilirsiniz ama dediğimiz gibi nelerden fedakarlık edebilirsin? Yolda ne yaparak para kazanabilirsin? Bunları düşünmek gerek.

Gelecek rotanız belli mi? Sizi başka nerelerde göreceğiz?
19 Aralık itibari ile Tokyo’dan Los Angeles’a geçiyoruz (Röportajı anca girdiğim için aslında gittiler bile). Amerika için aslında yapmak istediğimiz çok şey var ama henüz plan yapamıyoruz. Sadece yılbaşını orada geçireceğiz. Planlarımız yapacağımız işlere ve gelecek paraya göre şekillenecek. Bakalım inş güzel olur.

Yola çıkarken yanımıza kesinlikle almamız gerekli dediğiniz eşyalar var mı?
Aslında kişiye göre değişir. Ama bizim bu kadar gezmemizi sağlayan laptop’umuz. Çünkü freelance işleri onun sayesinde yapıyoruz. 🙂 Ve bir de akıllı telefonumuz. Yukarıda defalarca dediğim uygulamaları kullanmak için, maps.me ile offline haritaları kullanıp yolunu bulmak için. Bir de xCurrency app’ini kesinlikle kullanın. Her ülkenin para birimi farklı, böylece ne harcadığınızı bilirsiniz. Bir de biz MoneyPro app’ini kullanıyoruz. Her gün ne kadar harcamışız, nekadar paramız kalmış tüm bilgileri gün gün girip, takip etmemizi sağlıyor.
Sonuç olarak yolda ucuza kıyafet buluyorsun, çiçek gibi yıkayıp ütüleyip sana kıyafetini veren ucuz laundry’e denk geliyorsun. Hamallığın lüzumu yok. Biz 20 kilo geldik. Satarak, yolda bırakarak, ihtiyacı olanlara vererek 12 kilo eşyaya kadar düştük. Tek ihtiyacın olan şey iyi bir telefon.

Son olarak sizin bizlerle paylaşmak istediğiniz, benim aklıma gelmeyen fakat sizin söylemek istediğiniz şeyler var mı? Teşvik edici şeyler gibi gibi?
Ne bilmediğini bilmiyorsun. Ne öğrenmen gerektiğini görerek, tadarak, hissederek anlıyorsun. Bunların hepsi yolda keşfedebileceğin şeyler. Yolda olmak büyülü bir şey çünkü seni etkileyen çok fazla şey var. İnsanlar, çevre, doğa, yeni deneyimler, senin mideni bulandıran ya da seni hayrete düşüren BEN BUNU ÜLKEYE DÖNÜNCE YAPCAM! dediğin yemekler ya da aktiviteler.
İnsanlar 1 aylık bile plan yapabilir. Bir ay kısa bir süre gibi gelebilir ama bir ay yolda olmak aslında uzun bir süre. Dört ay bize bir sene gibi geliyor, o kadar çok şey öğrendik ki.
İpek ve Hakan’ın Instagram hesapları : İpek ve Hakan
Yorum Bırakmayı Unutmayın! 🙂
Diğer gezgin röportajları için buraya tıklayınız!

Savageandfree.com’da 24.12.2017’de yayınlanmış olan röportajımızdır. Savageandfree.com’u kapandığı için röportajlarımızı buraya taşıdık.
One comment on “İşlerinden İstifa Edip Yollara Düşen İpek ve Hakan ile Röportaj”